Çocukla İletişim
Çocuğumuzla yaşayabileceğimiz iletişim hataları ve çocukla iletişimde temel taşlar nelerdir?
- Sorunu onun adına çözülmemeli, çözüm bulmasına yardımcı olunmalı, alternatifler üzerine düşünmesi sağlanmalıdır.
Aşırı koruyucu anne-baba tutumu, çocuğun sorunu ne olursa olsun sorunu çocuğu adına sahiplenir ve kendileri çözmeye çalışır. Anne-babanın çocuğunu kendi sorununu kendi başına çözemeyecek kadar deneyimsiz görmesi ile çocuk kendi benlik algısına güçsüz olduğu imajını yapıştırır. Zamanla kendine olan güveni zayıflar ve hayatında karşılaştığı sorunlarla başedemeyecek duruma gelir.
Çocuklarınızın sorunlarını onların adına çözmek yerine sizinle paylaşmasını sağlayıp sorununu kendisi çözmesi için ona güç vermelisiniz. Çocukların çoğu sorunlarını dile getirmeyebilir ama farklı şekillerde (normalde yapmadığı davranışlarla) dışa vururlar. Bu, uzmanlara göre onların “lütfen beni anlayın” deme şekilleridir. İlgili her anne-baba çocuğunun bu davranışları karşısında bir sorunun olduğunu anlayabilir. Böyle bir durumda çocuğunuza güven verecek tarzda yaklaşarak sorununu size anlatmasını sağlayabilirsiniz. Ona nasıl güven verirsiniz, ona şefkatle yaklaşarak onu gerçekten anladığınızı belli eden davranışlarınızla..
Sorunlarını anlatmak isteyen çocuklara ise, “çok işim var, sonra konuşuruz, zamanım yok” gibi söylenen sözler ile farkında olmadan ‘sen değersizsin’ mesajını verirsiniz. Böyle bir durumla sıkça karşılaşan çocuk zamanla kendine olan güvensizliğin yanı sıra size olan güvenini de yitirip iç dünyasını kapatır.
Tüm bunların yaşanmaması ve çocuğunuzun sorunları karşısında çözüm bulması için uygulayacağınız iletişim tarzını geliştiren Phillip Mountrose’un beş aşamalı çözüm modeli şudur:
1 – Problem: Çocuğun problemini tanımlayın.
2 – Duygular: Problem hakkında çocuğun ne hissettiğini öğrenin.
3 – Olumsuz İnançlar: Çocuğun sahip olduğu, probleme ve sıkıntıya neden olan, problemin temelinde yatan inancı, düşünce sürecini keşfedin.
4 – Olumlu İnanç: Akıl yürütme ve sınav tekniği sayesinde çocuğun daha iyi ve geliştirici inanca sahip olmasını sağlayın.
5 – Geleceği Zihinde Canlandırmak: Çocuğun, yeni yerleştirilen düşünce sistemiyle geleceği zihninde canlandırmasını teşvik edin.
Bu yöntem ile çocuk gerçekçi düşünme yeteneğini geliştirecek, olumsuz duygularından kolaylıkla sıyrılabilecek ve herhangi bir sorunda sıkıntıya düşmek yerine çözüm odaklı düşünecek ve sorunlarını kendisini geliştirdiği bir ders olarak görecektir.
- Kendi kararlarını verebilmesi, seçim ve tercihlerini yapabilmesi için uygun ortam yaratılmalı; karar, seçim ve tercihlerinin sonuçlarına katlanması sağlanmalıdır.
Bir örnek vermek gerekirse; Anne-baba ve çocuk ailece dışarıda akşam yemeğindeler. Herkes gibi çocuk da ne yemek istediğini garsona belirtir. Ama aklı da anne ve babasının seçtiği diğer sevdiği yemekte kalır. Bunun olmaması için sipariş vermeden önce baba çocuğuna birkaç defa sorar: kızım/oğlum bu yemeği de çok seviyorsun, emin misin, hangisini istiyorsun? Çocuk ısrarla garsona belirttiği yemeyi yemek istediğini söyler. Siparişi verilen yemekler gelir ve çocuk kendi yemeğini yerken bir gözü de annesi ile babasının yediği yemektedir. Bir lokma da olsa tatmak ister. Fakat anne-baba çocuğun bu isteğini yerine getirmezler bir lokma da olsa yedikleri yemekten vermez ve baba çocuğuna der ki: kızım/oğlum sipariş vermeden önce sana sordum, bunu da şu an yediğini de sevdiğini biliyorum ama sen seçimini yaptın ve bu yüzden de seçtiğin yemeği yemen gerekir.
Böyle bir durumda bizim topluma göre bu davranışı gösteren anne-baba gaddardır. Halbuki doğru davranış biçimi budur. Çocuğa seçme hakkı tanınıyor, çocuk kendi istediğini seçiyor, seçtiğinin ve seçmediğinin sorumluluğunu alması sağlanıyor. Aksine bir davranış olsaydı çocuk ileride doyumsuz, her istediğini elde edebileceğini sanan ukala davranışlar sergileyen ve istediğini elde edemeyince de kolaylıkla depresyona girebilecek bir kişiliğe bürünürdü.
- Çocukla konuşurken yere çömelmeli ve onun göz seviyesine inilmelidir.
Çocukla iletişim halindeyken göz temasının aynı hizada olması, çocuğa değer verdiğinizi, onu insan yerine koyduğunuzu, çocuk olduğu için küçümsemediğinizi gösterir. Yani çocuğun aldığı mesaj bu yönde olur. Çocuk bu davranışınız ile gerçekten dinlenildiğini ve anlaşıldığını hisseder.
- Çocuğun oyun oynamasını önemseyin. Oyunlar, çocuğa araştırma, kavrama, algılama yeteneklerini kazandırır.
Uzmanlara göre doğru oyun seçimi çocuğun gelişimini olumlu yönde etkiler. Oyun, büyükler için ne kadar önemsiz görünse de çocuk için ciddi bir faaliyettir ve gelişimi açısından da büyük bir yeri vardır. Oyun, aynı zamanda çocuk için hayatı öğrenme aracıdır.
Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Çocuk Gelişimi Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Özlem Alkan Ersoy’un, bu konudaki görüşleri şudur: “Çocuklar merak uyandıran oyunlar yoluyla keşifler yaparak doğal ortam içerisinde pek çok konuda doğrudan bilgi edinir. Anlama, uygulama, analiz, sentez, değerlendirme ve yaratıcılık becerileri gelişir. Çünkü oynanan oyunların içerisinde duyu-motor, bilişsel, sosyal ve duygusal gelişim ile dil, estetik gelişimiyle ilgili birçok etkinlik söz konusudur.”
Bu yüzden çocuğun oyun oynaması önemsenmeli ve bilinçli bir şekilde ne oynayacağı konusunda yardımcı olunmalı hatta beraber oynayacağınız oyunlar seçmelisiniz. Oyun, çocuk için ciddi bir faaliyet olduğundan sizin oyuna katılmanız çocuğa değer verildiği, sevildiği, umursandığı mesajını verir.
- Yeni bir şey öğrenmek çocuğun kendisiyle gurur duymasını sağlar.
3-5 yaşlarında hızla gelişen sorma-bilme dürtüsü, anne-baba tarafından cevap verildiği sürece çocuğun bilişsel yeteneğini geliştiren bir durumdur.
Çocuk soru sorduğunda vereceğiniz her olumsuz tepki (çok soru soruyorsun, sus, bilmiyorum), onun merak dürtüsünü yok edecek, onun sıradan bir hayat yaşamasına, karşılaştığı zorlu durumlarda bocalamasına sebep olacak, sosyal ilişkileriyle birlikte sizinle olan ilişkisini zedeleyecek, özgüveni zayıf bir birey haline getirecektir.
Çocuk soru sorduğunda onunla etkileşim haline girmeniz (sorusuna cevap vermeniz, birlikte kitap ve diğer kaynaklardan cevabı araştırmanız), öncelikle çocuğunuzla olan ilişkinizi geliştirecektir. Kendisine değer verildiği, sevildiği, umursandığı mesajını sezgisel olarak alıp kendisine güvenecek ve kendisini değerli bulacaktır.
- Çocukla iletişim kurmanın en etkili yolu onu dinlemektir.
Çocuklarınızı duymaktan öte gerçekten dinleyin. Pasif bir eylem gibi görünse de etkin dinleme en önemli iletişim biçimidir. Çünkü bu dinlemenin özünde anlama vardır. Onun size anlattıklarını ve davranışlarıyla anlatmak istediklerini dinleyin ve tepki yerine cevap verin. Bu davranışınız çocuğunuzun size anlattıklarının sizin için değerli, önemli olduğunu hissettirecek ve bunun verdiği mutluluk ile kendini değerli hissedecek ve sizinle her daim sohbet etme isteği oluşacaktır. Sosyal çevresi ile ilişkileri kuvvetlenecek, kendini ifade etme yeteneği gelişecektir. Sorunlarını size dolaylı yoldan değil onu dinleyip de anladığınızı bildiği için doğrudan size anlatacaktır.
- Çocuğunuz bebeklik çağındayken kurulan iletişimde jest ve mimikler çok önemlidir.
Bebekler sizin onlara söylediklerinizden daha ziyade göstermiş olduğunuz jest ve mimiklere dikkat ederler.
Amerika’da bu konuyla ilgili yapılan araştırmada, anne önce bebeğine güler yüzle sevgiyle bir şeyler söylemiş ve bebekte annesine aynı şekilde gülerek tepki vermiştir. Anne, bu sefer bebeğine aynı sözleri ağlamaklı ve öfkeli bir şekilde söylemiştir. Bu davranışa bebek ise ağlayarak tepki vermiştir. Araştırma, bebeklerin onlarla kurulan iletişimde öncelikle jest ve mimiklere dikkat edip ona göre hareket ettiklerini göstermiştir. Bu yüzden bebekle ne konuştuğundan öte onu nasıl ifade ettiğin önemlidir. Bebeğe güler yüz, şefkat göstermek konuşmaktan daha etkili iletişim biçimidir.
Kaynakça:
– İvet ALBUKREK, Uzman Pedagog ve Psikolojik Danışman – Özgüvenli Çocuk Yetiştirmenin Altın Kuralları
– Sheila Ellison/ Barbara Ann Barnet – Özgüvenli Çocuklar Yetiştirmenin 365 Yolu
– Doğan Cüceloğlu – İletişim Donanımları
– Üstün Dökmen – İletişim Çatışmaları ve Empati